İLHAN TİNCİ |
Ergenokon dalgalarının kıyıya
vurup bir tsunami etkisi var gücüyle devam ediyor. Önce günlük sanıldı
bu tsunami, ardından 1 haftada biter denildi. Sonra bakıldı ki aylar
sürdü sonra denizin dalgaları misali olduğu ortaya çıktı. Yani rüzgar
estikçe deniz dalgalanacak.
Ben
de bu durumda elime aylar önce tutuşturulan ve İstanbul Emniyet
Müdürü’nün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği bir dilekçe
üzerine alınan karar uyarınca ETÖ davasına dair bir şey yazmayacağıma
ilişkin bir imza atmıştım
Ancak bakıyorum ki, bu attığım bu imzanın da artık bir Ergenekon oyunu olabileceğine dair kuşkularım artıyor.
Bu şu demektir, belki ben Ergenekon’dan daha ileri bir boyutta bilgi sahibiyim!
Öyle ya, sadece benim gibi birkaç kişi yazmayacak!
…
Artık dayanılacak gibi değil, bu hal. Aynı masada oturduğunuz, karşısında yakanızı, düğmelediğiniz insanların
hepsinin karanlık bağlantıları ortaya çıkınca, üstelik bize
yazdırdıkları haberlerin de yalan ve yanlış olduğunu gördükçe Türkiye
gerçeğine objektif bakabilme yetimi birkaç güç odaklarına göre
yapılandırdığımı fark ediyorum.
Hayır! Böyle değil olmadı da, ancak niye sustuk onun da bir ön yüzleşmesi olmalı tabi ki.
Ergenekon
yapılanmasının gün yüzüne çıkmasından sonra bırakın şemayı, kıyısında
köşesinde adı geçenlerin bile, olayla
ilgisi olmayıp dolaylı ve
mecburen kıyısında kenarında olanların isimleri bile ürkütücü bir sürece yol alıyor gibi.
Buna
kalırsa Türkiye’ye ETÖ Terör örgütüne dahil olmayan hiçbir kamu
görevlisi nerede ise kalmayacak. Başlara göre kıçlarında toplanması
mümkün olamayacağına veya bu bir asır alacağına göre durum nedir?
…
1996
yılında çalıştığım gazetede gelen bir A.A haberi üzerine adeta
yıkılmıştık. Güçlükonak’ta 11 masum köylünün hunharca katliama maruz
kaldığı haberi üzerine sarsılmayan yoktu. Masum ve sivil köylüler
kurşuna dizilmekle de kalmayıp hunharca yakılmışlardı.
Aradan
13 yıl geçtikten sonra dönemin İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı
Adnan Ekmen’in itirafları gerçekten ürkütücü. Ürkütücü olduğu kadar
da, bir o kadar da aşağılıkça. Neden mi? Bir devlet bakanı bu katliamı
gizledi ise ve bunu basında bildiği halde lokalize edildi ise bu devlet
gerçekten kökten değişmeyi gerektirir hale gelmiştir.
Yine mi neden diye soruyoruz?
Bakın bir Devlet Bakanı’nın acizliğine:
“Güçlükonak'ta
11 köylünün kurşunlanıp yakılması konusunda ilk kez Yeni Aktüel'e
konuşan Ekmen, ayrıntıları Taraf'a anlattı: PKK'nın değil JİTEM'in
işiydi, söyleyemedik.
Katliamda
yakılanların kimliklerinin askerden çıktığını açıklayan Ekmen,
"Araştırınca arkasından devlet çıktı. Tanıklar korkunca biz de üzerine
gidemedik. Ergenekon Savcısı'na anlatırım" diyor.
Ben
olayın bu boyutundan ziyade, bir devlet görevlisinin, yine devlet
görevlileri tarafından 11 masum canı katledip, yakıp, sonrada basın
mensuplarını başına götürüp “işte bunları Teröristler yaptı”
diyebilmesidir.
Bu
tür davranışların, Fırat’ın öbür yanında bir nefret ve bir başkaldırı
olarak Türkiye’nin karşısına çıkması kimin işine yarar ki?
Ben söyleyeyim mi; Terör örgütü ve Türkiye düşmanlarının işine yaradı bu eylemlerin hepsi.
Peki bu vatan için kurşun attığı ile kurşun yediğini iddia edenlerin, asıl içindeki vatan hangisi acaba?
Ben
şimdiden şunu söyleyebilirim; bundan sonraki ETÖ dalgası, ordu içinde
en yakınındaki meslektaşını susturmak için yapılan infazlarla,
ASELSAN’ın faili meçhul şekilde infaz edilen mühendisleri ile ilgili
olacaktır.
Son sözüm; bu kadar köklü bir geçmişe sahip ETÖ yapılanmasının da yeri boş kalmayacaktır.
Bu yapılanma müspet veya ileride menfi de olsa yerini bir başka yapılanmaya bırakacaktır.
Sözün özü, Ergenekon ile yeni yapılanmanın bir Devir Teslim Töreni yapılmaktadır!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder